“Bu dünyanın var olmadığını ve ötesinde bir başka dünyanın bulunmadığını düşünürseniz, bu düşüncelerinizi cehennemdeki şeytanlar en yakın zamanda değiştirecektir. ”
Mahabharata, XII. 150. 19.
“Ruh ölmez. Sadece ölüm anında meskenini değiştirir. Ruh, başka bir bedene geçer, ve bu beden değişimine ölüm adı verilir. ”
Mahabharata, XIII. 208. 26.
Bir kral vardı. Çok nazik ve dindar biriydi. Dualarla ve oruç tutmalarla, hediyeler ve adaklarla, tanrıya karşı hürmetinin ve bağlılığının ne kadar gerçek olduğunu gösterirdi. Ve bir gün karısı ile birlikle, yıkandıkları Ganj nehrinden çıktıklarında bu günahkarlardan biri ile karşılaştılar ve bu karşılaşma felaket sonuçlara yol açtı. Bu na-astik, kralın okçuluk eğitmeninin bir arkadaşı idi , ve nezaketinden dolayı hükümdar kısa bir sohbete başladı. Fakat kraliçe daha akıllı idi. Oruçlu olduğunu hatırlayarak gözlerini günahkarlardan uzak tuttu ve güneşe doğru sabitleştirdi.
Bu yaşamı ilgilendirdiği kadarıyla hiç bir şey olmadı. Hatta geçen zaman içinde kral düşmanlarına karşı zafer kazanarak öldü, ve kraliçe, kocasının cenazesinin yakılacağı yere çıktı ve kendini yaktı. Fakat işlediği günah yüzünden, yani inançsız birisiyle konuşması yüzünden kral, bir sonraki hayatına köpek olarak geldi, oysa kraliçe uygun bir şekilde gözlerini o kişiden uzak tuttuğu için Benares kralının kızı olarak doğdu. Prenses, yalnız daha önceki yaşamında olanları hatırlamakla kalmamış aynı zamanda kendisine tanrısal bilgeliğin gözü bahşedilmişti.
Kocasının Vaidişa kentinde bir köpek olarak doğduğunu biliyordu. Arzusu, eski kocasını görmekti. O kenti ziyaret etti ve kocasını hemen tanıdı. Bir süredir babası onun evlenme-si için uğraşıyordu, ama o daima evliliği reddetti. Bir köpek bedeninde olmasına rağmen kocasını bulmuştu, ve törensel biçimde köpeğin ‘boynuna bir düğün çelengi yerleştirdi.
Aynı zamanda, köpeği en çok sevdiği yiyecek ve tatlı etle besledi. Ama köpekle konuştuğu ve ona bir önceki yaşamında suçlu bulunduğu günahkar hareketini hatırlattığı zaman tüm geçmişi zihninde yeniden canlandı, ve derin bir keder içinde kentten ayrıldı. Ormanda inzivaya çekilen köpek üzüntüsünden fazla yaşamadı, öldü ve bir yıl içinde bir çakal olarak tekrar doğdu. Prenses, bir kez daha, tanrısal bilgeliği aracılığıyla, kocasının bulunduğu yeri keşfedebildi.
Bu kez, onu bir dağ eteğinde buldu, ve köpekle konuştuğu gibi onunla konuştu, ve “Sen bir köpek iken, krallığın zamanında işlediğin günahı nasıl anlattığımı hatırlıyor musun?” dedi. Daha önce olduğu gibi, soru yeterli idi. Çakal, önceki yaşamlarını ve işlediği günahı hatırladı; ölüm orucuna başladı ve öldü. Bir sonraki yaşamında bir kurt olarak dünyaya geldi, ve prenses bu görüntüsü ile de onu buldu ve daha önce olanlara benzer bir sonuçla geçmişini ona hatırlattı. Kral, akbaba, karga ve tavus kuşu olarak da doğdu, ve her seferinde karısı onun nerede olduğunu keşfedebildi ve doğum sırrını ona açıkladı.
Prensesin tavus kuşuna nasıl sahip olduğu açıklanmıyor, fakat metin bize prensesin sürekli olarak onu beslediğini ve okşadığını söyler. Babası, bir at kurban etmek için tören yaparken, prenses bir fırsat yakaladı ve tavus kuşunun yıkanmasını sağladı. Tören bittiği zaman, kuşa gerçekte kim olduğunu söyledi, ve geçirmiş olduğu değişik doğumları ona hatırlattı. Daha önceki durumlarda olduğu gibi, tavus kuşu, yüreğinin derinliklerine kadar kederlendi, ve anında oracıkta öldü, fakat prensesin üzüntüleri son bulmuştu.
Daha önceki yaşamlarında, kral, köpek, çakal, kurt, akbaba, karga ve tavus kuşu olarak doğan kocası, bir sonraki yaşamına büyük kral Janaka’nın oğlu olarak geldi. Prenses, evlilik tekliflerine daha fazla karşı koymadı ve babası, prensesin seçmesi için bir çok adayın katıldığı eş seçimi daveti yaptığında, prenses adayların arasından eski kocasını seçti. Yıllarca, birlikte mutlu bir şekilde yaşadılar. Kayınpederinin yerine Videha kralı olarak geçince prens sayısız kurbanlar sundu, sayısız hediyeler dağıttı, oğulları oldu ve düşmanlarının üstesinden geldi. Savaş alanında ölünce kraliçe bir kez daha cenazesinin yakılacağı yere çıkarak ateşe attı kendini ve birlikte cennete giderek mutluluk içinde yaşadılar.
“Bu hikayeden, bir günahkarla konuşmanın bile ne kadar büyük bir günah olduğunu gördünüz. Ve aynı zamanda, bir at kurban töreninde yıkanmanın ne kadar faydalı sonuçları olduğunu gözlemlediniz. Bunu görün, böylece bu günahkar insanlardan biriyle hiç bir zaman konuşmayın, hiç bir zaman ilişkide bulunmayın, ve hiç bir zaman eğlendirmeyin.
Onlar Veda’ları terk ettiler ve gerçekliğini inkar ettiler. Onlar nedene inanırlar ve yasak şeyleri yaparlar. Onlar tanrılara, rişi’lere, ruhlara ve insanlara hiç sunuda bulunmazlar. Onlar için, ölülere sunulan kurban töreninde yer yoktur. Bu kazınmış kafalarında kıvrık bir tutam saçı olan ikiyüzlülerle herhangi bir temasta bulunursanız cehenneme gidersiniz. “
Vişnu Purana, III. 18.
AÇIKLAMALAR :
(*) Na-astik: Ortodoks Hindu düşünürlerine göre Vedalar, Tanrı Brahman’ın ağzından çıkmış olan söz (vaç) lerdir. Vedaların bize verdiği bilgi değişmez, ebedi ve gerçek bilgidir. Vedaları felsefi yönden değerlendirmek, tartışmak doğru değildir. Hindu düşünürlerin bu görüşleri Hint felsefe ekollerinin iki ayrı gruba ayrılmasına neden olmuştur.
Birinci grup; Ortodoks grup, ikinci grup: Na-Astik. Nastık (Astik-olmayan) grup.
Birinci gruptaki ekoller: Vedanta. Sankhya, Yoga, Nyaya, Vaişeşika, Mimamsa.
İkinci gruptaki ekoller: Çarvakalar (Maddeciler, Materyalistler) Jainalar ve Budacılar’dır.
Bu üç ekolde Tanrı inancı yoktur. Bunlara İnkarcı dinler de denir. Yoga felsefe ekolü birinci gruba dahil olmakla birlikte Budacı ve Jainist düşünceyi de etkilemiştir.
SVAYAMVARA: Kızın kocasını kendisinin seçebilmesi. Bu uygulama en azından savaşçı kastında sıkça görülür.
VİDEHA : Rama’nın karısı Şita’nın ülkesi Kuzey Bihar’a denk gelir.
KÖPEĞE DÖNÜŞTÜ: Ruhun yeryüzündeki yaşamları arasında cennet veya cehennemde uzun dönemler geçirdiği varsayılır.
PRENSES TAVUŞ KUŞUNUN YIKANMASINI SAĞLADI: Suçunu itiraf eden kişi at kurbanı sırasında yıkanırsa günahlarından kurtulur. (Manu Kanunları, XI.83)
Kaynak : Hint Efsaneleri- J.M. Macfie.